2013/06/24

Müdafa Meşru !

O Çorum doğumlu idi...
O Ostim'de çalışıyor idi...
O Alevi idi...
O 26 yaşında idi...

İşte hep "idi" diyebiliyorum. Hep "-di"li geçmiş zaman kullanıyorum. Bundan da büyük bir üzüntü duyuyorum.

Ağzından salya saçarak "camiye ayakkabıları ile girdiler , içtiler" diye bağıran-çağıran Zalim'e soruyorum. Herkese benim şuyum benim buyum diye hitap ediyorsunuz. Bu ölen çocuk için "bizim evladımızdır" diyemediniz ya. Helal olsun size. Daha doğrusu zehir zıkkım olsun. Eminim ki benim hakkım vardır ağzınızdan geçen lokmadan. Ben o lokmayı helal etmeyeceğim.

Ankara 13. Sulh Ceza Mahkemesi'nden Ömer Bey , Mustafa Bey ya da adınız her neyse ... Türk Filmlerinden bir Sezercik repliği olarak "Hakim Amca" ...

Ben hukuk okumadım , ama çok şükür ki beynim var. Yerdeki adama tekme atıp sonrasında da silahının şarjörünü çekiyorsa biri ben orada "meşru müdafa" görmüyorum. Hele ki 20 metre geride onlarca polis varken bunu yapmak asla meşru müdafa olamaz.

Karar vermeden önce şunu izleyiverseydiniz be Hakim Amca... 






Belki de o polis memuru daha tıfıl biri. Gerçekten de korktu ve arkasındaki polis arkadaşlarına güvenemedi. Demek ki emniyetin zayıf olduğunu düşündü. O zaman Ankara Emniyet Müdürü başta olmak üzere istifa deryasını talep etmek en doğal hakkımız.

Belki de o polis memuru gerçekten de bir kin peşinde , bilerek ve isteyerek öyle yetiştirildi. O zaman Ethem'i öldüren A.Ş.'nin kurşunu değil bütün teşkilatıdır. Masasısında makam kalemi olan herkesin derhal istifa etmesi gerekmektedir.



Ethem... O malum gün giydiği gömleği ile

Ethem ile bir araya gelseydik bir çok görüş ayrılığına gireceğimize eminim.
Varsın olsun keşke ölmeseydi de karbonatlı çayı sigarayla katık ederken görüş ayrılığına girseydik.

2013/06/13

RTÜK !

RTÜK'e göre Hayat Televizyonu'nu karartmayı kafaya koymuş.
Az sonra söz konusu televizyon kanalını muhtemelen hiç izlememiş bir kişinin talebine şahit olacaksınız. Derdim ise ne Hayat Televizyonu ne de başka bir şey . Derdim öz-gür-lük ! ! !

"6 yıldan fazladır yayında olan kanalımızın “kaçak olduğu”, “lisansı bulunmadığı” iddiaları gündeme getiriliyor."

Diyelim ki doğru...

RTÜK üyelerini ve kurul çalışanlarının tamamını acilen istifa etmeleri yönünde çağrıda bulunuyorum.
6 yıldır "kaçak" olduğu aklınıza gelmedi mi ? 6 yıl içerisinde öğrenemediniz mi ? Bulamadınız mı kaçakları ?!?
Yoksa sizler başka şeylerle mi uğraşıyorsunuz?

Yok yok yapmıyorsunuzdur. Sizin esas işiniz frekans tahsisi.

Ne diyordum.

RTÜK üyeleri ve kurul çalışanları. Derhal istifa !

Diyelim ki "kaçak" durum doğru değil.

E o zaman daha kötü. Demek ki siz Radyo Televizyon Üst Kurulu değilsiniz. Sizler yine RTÜK'sünüz ama Radyo ve Televizyon ile ilgilenmiyorsunuz. O kısaltmadaki RT başka bir şey anlaşılan.

Anlayacağınız her türlü sizi akıl ve ahlak yolunda olmanızı diler ve derhal istifa etmenizi temenni ederim.

RTÜK üyeleri derhal istifa...




Aşağıda ise Hayat Televizyonu Yayın Koordinatörü'nün açıklamasını okuyabilirsiniz.

"

HAYAT TV KAPATILIYOR
HAYAT’I SAVUNUYORUZ!

Kurulduğu günden bu yana işçilerin, emekçilerin, gençlerin, kadınların, yoksul halkın, aydınların, sanatçıların, tüm halkın sesi olmuş Hayat Televizyonu’nun ekranı ağır bir tehdit altındadır. Halkın haber alma özgürlüğü ellerinden alınmak isteniyor. Evet, halkın sesi, hayatın sesi susturulmak isteniyor. Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun verdiği ve Türksat’a bildirilen karar uyarınca, Hayat Televizyonu’nun ekranı her an karartılabilir; her an gerçekler derin bir karanlığa gömülebilir. AKP Hükümeti, halkın gerçeklere ulaşma hakkını bir kez daha baskı ve sansür yoluyla engelliyor. 21 Mart 2007’den bu yana Türksat uyduları üzerinden yayın yapan Hayat Televizyonu, hukuksuz biçimde susturulmak isteniyor. “Ekran karartma” kararına gerekçe olarak, 6 yıldan fazladır yayında olan kanalımızın “kaçak olduğu”, “lisansı bulunmadığı” iddiaları gündeme getiriliyor. İddialar tümüyle asılsızdır, çarpıtmadır. Hayat Televizyonu, 21 Mart 2007’den bu yana uluslararası yayıncılık lisanslarıyla Türksat uyduları üzerinden yayın yapmaktadır. Aynı zamanda, RTÜK lisansı için gerekli tüm başvuruları yapmış olup, lisans başvurusu Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun önündedir. Geçtiğimiz aylarda yapılmış tüm görüşmelere, varılan mutabakatlara ve yasaların gerektirdiği tüm adımlar tarafımızca atılmış olmasına rağmen, şimdi RTÜK tarafından keyfi bir tutum içine girilmiştir. Gezi Parkı’nda başlayan direniş ve halkın yükselen taleplerinin sesi olan Hayat Televizyonu, “bu konuda gelen şikayetler ve raporlar” gerekçe edilerek RTÜK tarafından incelemeye alınmış ve ekran karartma kararı verilmiştir. İki haftadır süren Gezi Parkı eylemleri boyunca bütün medya üzerinde uygulanan ağır baskı, Hayat Televizyonu’na kapatma olarak yansımıştır. Radyo Televizyon Üst Kurulu, yayın yaptığımız Türksat uydusuna bir yazı yazarak yayınımızın durdurulmasını istemiştir. Gün boyu yaptığımız tüm girişimlere, görüşmelere, makul çözüm bulma çabalarımıza rağmen, somut ve güvenilir bir yanıt alamadık. Son olarak “en geç Cuma saat 12.00’de yayınımızın durdurulacağı” tarafımıza bildirilmiştir. Bu keyfi ve hukuksuz karardan bir an önce vazgeçilmelidir. Her zaman ekranımızda yer bulmuş bütün halk kesimlerini televizyonlarına sahip çıkmaya, Hayat Televizyonu ile dayanışmaya çağırıyoruz.

Mustafa Kara
Hayat Televizyonu Yayın Koordinatörü"

2013/06/09

Mandal !

Senai Demirci'ye cevaben...
Senai Demirci'yi -ismini bugün öğrendim- ilk kez 2-3 yıl önce TRT'de yayınlanan iftar programının sunucusu olarak gördüm.

Yanına hocalar , imamlar , hafızlar geldiğinde eğreti bir şekilde hiç de yakışmasa da insanları ve ne yazık ki kendini kandırırcasına boynu bükük oturmasına sinirlenip kanalı değiştirmiştim.

Arada sırada yine televizyon vasıtası ile karşıma çıkmış olsa da düşünceleri hakkında bir bilgim yoktu. Tek bildiğim ve tek hatırlayabildiğim şey boynunu eğreti olarak bükmesiydi.

Şimdi ona sesleneyim...

Abisi...

"Beni %50 seçti. Çoğunluğun hakkını azınlığa yedirmem" diyen mantık ve ne yazık ki matematik dışı laflar edebilen bir kişinin başındaki hükümetin referandumla dahi olsa yapacağı anayasanın meşru olma durumu var mıdır ? Referandum diyorum. Çünkü benim,sizin ve herkesin sandık başına gittiğinde destekleyeceği yasalar olup desteklemeyeceği yasalar olacaktır. Ama ya evet ya da hayır demek durumunda kalacağımızdan o olabilecek anayasa meşru değildir.


Barış süreci derken ?

Bayım sizin valideniz hiç sokaktan geçen mandalcıdan mandal temin etti mi ? Ben anlatayım. Ev mandaldan geçilmese bile evin hanımı mandal almak için evdeki eski kılık kıyafet ya da gazeteler mandalcıya verilir uzun pazarlıklar sonucunda da mandal sayısında anlaşılır ve evin annesi mandallar ellerinde büyük bir gururla evin içine girerdi. Bazen pazarlıklar o kadar çetin geçerdi ki evin hanımı gaza gelip çocuğunun üstündeki hırkayı çıkarttırıp bile mandalcıya verirdi...

Sizin o barış süreci dediğiniz şey aslında ne yazık ki tamamiyle "gururla mandal taşımaktan" ibarettir.


Yeni yatırımlar unutuldu !

Her mahallede bir "bu sefer zenginiz" vardır bilir misiniz ? Sırayla mahalleliden gerçektende iyi niyetli bir şekilde sermaya toparlar. "Bu sefer zengin oluyoruz , hazırlanın yatlarla buradan Antalya'ya gidiyoruz" der. Her seferinde de mahallelinin parası batar. Bu adam da elinden geleni yapmıştır ama ya piyasa şartlarından anlamıyordur ya kendisini de birileri tarafından dolandırılmıştır. Boynu bükük şekilde uzaktan belirir , mahallenin kahvesine gelir , bir çay söyler. "Ne zaman alıyoruz yatı" diye sorduklarında da üzüle üzüle ağlatır.

Elimizdeki gücü , birilerine peşkeş çekmek için satıp , sonrasında da onun üstüne bir bardak soğuk su içmek... En sonunda da kendi çeşmemizin suyu için para ödemek.

Bayım biraz özelleştirmeler , banka satışları , medya kuruluşu satışları nasıl yapılmış bunu bir araştırın da sonra "yatırım"lar hakkında konuşalım...

Sevgilerimle.

2013/06/04

Polemik !

Üniversiteden bir hocamın facebook'taki bir uzunca bir durum güncellemesine vereceğim uzunca yanıtlar...

Değerli Hocam ;

Türkiye; üzülerek söylüyorum ki Dünyanın yükselen yıldızı filan değildir. Şayet öyle olsaydı benim kazancım verginin vergisinin vergisi üstünden eriyip gitmezdi , sizin maaşınız dünya standartlarında olurdu.

"Taksim başkaldırısı 1000 yıldır bu coğrafyayı vatan edinmiş büyük Türk milletinin evlatlarından onay almaz..." diyorsunuz ya. Muhterem büyüğüm ; sokaklardaki halk belki sizi üzecek ama  T\ürk Milleti mensubu. Ben sokaklarda ,  meydanlarda bir tane Chicago'da ya da Dodoma'da yaşayan insan evladı  görmedim. Sadece bildiğim bir Arnavut arkadaşımın meydanlarda olması. Bunun sebebi o arkadaşımın ülkemizde yaşıyor olması ve hepimizin özgürlüklerinin kısıtlanıyor olmasından duyduğu kaygı .

Tıpkı ben de öyle düşünüyorum.

Değerli hocam ;
Benim şahsi derdim -ki emin olun sizin Türk Milleti içine almadığınız bir çok kardeşimin , arkadaşımın , bireyin de derdi- şudur ki özgürlüklerimizin kısıtlanıyor olması.
AVM'ler her yerde. Bir gömlek almak için de bir çay içmek için de oralara gidebiliyoruz. Biz istediğimiz vakitte gidip istediğimiz vakitte dönmekte özgürüz. Unutmamalı ki bir de orada çalışan arkadaşlarımız var. Düşünün ; AVM'de çalışan istihdam belki de müdürü ile tartışmış. Eve gidip rahat uyuyabilmek için bir bira içmek istedi. Üstelik bu istihdam arkadaşımız "ayda yılda bir" içicilerden. AVM saat 22'de kapanacak , istihdam semtine 23'te gelecek. O canının çektiği birayı belki de alamayacak. Bunun sebebi 22'den sonra tekel bayilerinin kapanacak olması. Sakın ha AVM'ler 20.30'da kapansın dediğimi sanmayın. Benim derdim o istihamın özgürlüğünün kısıtlanması.

Bırakın alkolü... Sayın hocam , ben haksız yere bağırıp çağıran müdür ile. Şayet istihdam arkadaş haksız ise karşısında fikren bile olsa beni bulacaktır , merak etmeyiniz. Kim haksız ise karşısındayım .

Canım hocam ;

Benim derdim peşkeş ile. Kim özelleştirmelerde peşkeş çekmişse ben onun karşısındayım. Sadece özelleştirmeler mi ? Bankaların , medya şirketlerinin , bir şekilde sahiplerinden alınıp peşkeş vasıtası ile çok uluslu şirketlere ya da türlü türlü firmalara verilmeleri. Şayet bu konuda aynı fikirde değilsek sizden ricam malum arama motoruna aklınıza gelen bir-iki özelleştirmeyi yazmanız ve araştırmanız.

Peşkeş dedik ya. Benim derdim geleceğimiz olan çocukların çok uluslu şirketlerde köle olarak çalıştırılacak olması. İşsiz ya da işinden mutsuz milyonlarca genç varken günümüzde ısrarla insanların yatak odalarına karışıp 3 - 5 çocuk istemek. Şimdi sizi ve okuyucuları buradan rakamlara boğmak istemem ; ama isterseniz bunlarında hesabını-kitabını çıkartmaya hazırım. O çocuklar nasıl büyüyecek , nasıl okuyacak , nasıl iş bulacak ? Bunları düşünüyor musunuz ? Siz düşünmeyin hocam . Emperyal güçler bunu düşünüyor. Bizleri o hale getiremeyecekler belki ama çocuklarımız tamamen taşeronlaşacak. Üzgünüm , belki de bu gerçeği ilk kez gördünüz. Üzgünüm.

"Sayın Başbakan dünya çapında bir devlet ve millet adamıdır..."demişsiniz. Televizyonda canlı yayındaki konuşmasında "evlerinde zor zaptettiğimiz bir %50 mevcut" diyen bir kişi ne devlet adamı olmalıdır , ne millet adamı olmalıdır ne de dünya çapındadır.

Öncelikle o söylediğiniz vatandaşlar benim halamdır , eniştemdir , kuzenimdir , komşumdur. Kusura bakmayın ama ben hısım-akrabam için kuduz-saldırgan köpek muamelesi yapılmasına karşı çıkarım. (Bu arada biber gazlarından ölen o kedi-köpek içimi çok acıttı , bunu da arada belirtmeden geçmeyeyim.)

Peki ya "ananı da al git" demesine ne demeli. Benim çiftçilikle uzaktan yakından bir alakam yok. Ama o günü ben unutamıyorum. O gün üzüldüğüm kadar belki de hiç üzülmemiştim. 11 Mayıs 2013'e kadar ...

Reyhanlı'yı ben ömrümün sonuna kadar unutamayacağım. Olayı dallandırıp budaklandırmayayım ama benim ülkemde bir saldırıda en az 45 kişi ölecek ve benim gelişmeler hakkında en ufak bir bilgim olamayacak. Sadece bu açıdan bakınca bile gerçekten büyük bir felaket.

Gelelim dünya meselelerine hocam...
Büyük Ortadoğu Projesi'nin -ki Condoleezza Rice'ın 2003 senesinde "Transforming The Middle East" raporuna dikkatinizi çekerim- eşbaşkanı olduğunu açıklayan ben miyim ? Değilim... Demek ki Dünya Çapında olmasa da "Dünya'nın Çapına Takılan" demek daha doğru olacak.

"Sayın Başbakanı zaman zaman buyurgan siyasete iten ve hata yapmaya yönelten Türkiye'de dünya standardında muhalefet anlayışının gelişmemesidir..."
Hocam kusura bakmayın ama burada bir çuvaldız bulup öncelikle kendinize sonra da ülkemizdeki bütün akademisyenlere ve de devamında eğitim sistemine batırır mısınız ? Siyaseti dünya standartlarına çekmek için size bence büyük görev düşmekte. Kusura bakmayın ama sizin "polemiklere" ayıracak vaktiniz olmalı. Vaktiniz olmamıyorsa bunu "talep" etmelisiniz , tıpkı benim şimdi sizden bazı şeyleri talep ettiğim gibi. Yeri gelecek öğrencileriniz ile oturup saatlerce konuları tartışacaksınız. Öğrenmek sınavlarla olacak ve ölçülebilecek bir şey değil.

Elimden geldiğince parti ismi kullanmayacağım. Çünkü sözünü ettiğiniz ve "başkaldırı" partilerin değildir , sivil toplum kuruluşlarının değildir , sadece ve sadece halkındır.Başbakanın sürekli olarak ileri geri her şey için ".... zihniyeti" demesi benim gerçektem canımı sıkmakta , hatta bu durum beni içten içe boğmakta. Çocukken hiç körebe oynadınız mı bilmiyorum ama gözü bağlı olan ebe sürekli havayı eliyle tutar , kontrol eder ve sıkar. Bu havayı sıkma eylemi gereksizdir ama görmemekten kaynaklanmaktadır. Bana da o ".... zihniyeti" çıkışları körebenin havayı tutup sıkıştırması gibi geliyor.

Buyurganlık da ne demek. Kusura bakmayın ama insan dediğimiz rica eder , talep eder ve hatta sertçe termin koyar ama buyurmaz , buyuramaz. Buyuran kişi hizmetinde insan olan kişidir. Meclistekiler ve kabinedekilerin tamamı -tekrarlıyayım isterseniz- meclistekilerin ve kabinedekilerin ta-ma-mı halka hizmet için oradadır. Halk onlara hizmet etmemektedir. Bunu lütfen ama lütfen bir kenara not edin.

"siyasal başarı yolunda toplumun değerlerini asla aşağılamayacaksınız... toplumla barışık olacaksınız, her seçim sonrası oyunu makarna karşılığı satanlar diyecek kadar ülkemizin insanını hafife almayacaksınız... "
Hocam ; size hak veriyorum. Toplum ile barışık olunmalı. Tekrarlayayım , toplum ile barışık olunmalı , toplumun değerlerini aşağılamamalı. "Çapulcu" diyen , "ananı da al da git" diyen , "üniversitelerin parasını ben veriyorum sen de kim oluyorsun" diyen siz değilsiniz sanırım. Ben de değilim. Kimdi peki bu kişi ? Az önce tırnak içinde yazdığım şeyler o insanları hafife almak değil de nedir ?

"...medya ise çok sesli ve renkli bir yapıda... "

Değerli büyüğüm ; bu dediğinize inanıyor musunuz ? İnanarak mı yazıyorsunuz gerçekten de medyanın çok sesli ve renkli bir yapıda olduğunu. Bakın ben bunun açıklamasını yapmayacağım. Sizden ricam şudur ki okulda bir gün öğrencilerinize -ama tamamına , gerçekten özgür bir ortam içinde olduğunu belirterek- bu konuyu bir açın. Halen "çok sesli ve renkli" diyebilecekseniz haber verin , bir gün çayınızı içmeye geleyim ve sadece bu konuyu konuşalım.

"bu ülkenin çocukları için uykunuz kaçacak, sadece Türkiye coğrafyası için değil tarihsel coğrafyamız ve tüm dünya için ideallere sahip olacaksınız..."
Az önce yukarıda belirttiğim üzere benim hali hazırda bu ülkenin çocuklarının , çocukların geleceği için uykum zaten kaçmakta. Benim Suriye'li çocuklar için de Irak'lı çocuklar için de Libya'lı çocuklar için de uykularım kaçmakta.

Canım hocam ;

Bütün derdimiz belki de dertlerimizi dile getiremediğimizden sokaklara dökülüyor olmamız iken siz "iletişim" haline geçmeyi kabul etmeyin , kendinizi "polemik"lere kapalı konuma getirdiniz.

Konuşsak anlaşacağız. En azından çayımızı yudumlarken ikimizde de tebessüm olacak.

Bu yazımın altına sizin yazınızın tamamını kopyalayacağım. İzin almadığımın farkındayım ama zaten facebook üzerinden bir butonu tıklayarak yazınızı paylaşabileceğimden izine gerek duymadım.

Saygılarımla.





-------------------------------------------------------------------------------------------



Türkiye dünyanın yükselen yıldızı... oyuna gelme Türkiye

Taksim başkaldırısı 1000 yıldır bu coğrafyayı vatan edinmiş büyük Türk milletinin evlatlarından onay almaz... Yakan ve yıkan muhalefet ne siyasal ne de toplumsal başarı sağlayamaz... Halk yakan ve yıkanlara değil, yapan ve imar edenlere oy verir... 

Sayın Başbakan dünya çapında bir devlet ve millet adamıdır... Ancak, Sayın Başbakanı herkesin beğenmesi demokrasiler açısından tehlikelidir.... Muhalefetsiz demokrasi olmaz... Sayın Başbakanı zaman zaman buyurgan siyasete iten ve hata yapmaya yönelten Türkiye'de dünya standardında muhalefet anlayışının gelişmemesidir...

İktidara siyasal tepkinizi göstermek mi istiyorsunuz... bu en doğal hakkınız... İktidarın politika ve icraatlarını beğenmeyenler, seçmenlerinizle ve halkla buluşacak, yanlış bulduğunuz uygulamaları ve ürettiğiniz doğru projeleri paylaşacaksınız... doğru ve sembol isimlerle yola çıkacaksınız... elitist ya da marjinal politikalar sizi iktidara taşımaz... siyasal başarı yolunda toplumun değerlerini asla aşağılamayacaksınız... toplumla barışık olacaksınız, her seçim sonrası oyunu makarna karşılığı satanlar diyecek kadar ülkemizin insanını hafife almayacaksınız...

toplum mühendisliği yapmayacaksınız, topluma hizmet edeceksiniz... eskimiş söylemleri bırakacak, proje üreteceksiniz... yıkıcı muhalafet yerine yapıcı muhalefeti tercih edeceksiniz... doğruya doğru deme erdemini göstereceksiniz... iç ve dış politikayı birbirine karıştırmayacak, uluslararası platformlarda ülkenizi yermeyeceksiniz... medya destekli askeri müdahalelerden ümidi keseceksiniz, çünkü ordu artık sadece görev alanında, medya ise çok sesli ve renkli bir yapıda...

geleneksel ile moderni harmanlayacak ama asla mukaddes değerlerle alay etmeyeceksiniz...

bu ülkenin çocukları için uykunuz kaçacak, sadece Türkiye coğrafyası için değil tarihsel coğrafyamız ve tüm dünya için ideallere sahip olacaksınız... egosantrik ve etnosantrik dar düşüncelerden sıyrılıp ulusal huzura ve evrensel barışa katkı sağlayacaksınız... ve sağlam bir psikoloji için dünyayı bir sınav mekanı olarak görecek, söylem ve eylemlerinizde ebedi alemi asla ıskalamayacaksınız...

LÜTFEN YORUM YAPMAYINIZ... POLEMİK İÇİN AYIRACAK ZAMANIM YOK...