2011/12/17

Koulrofobi sahibi bünyenin haykırışı ! ! !

"Bugün arabada altıma etmemişsem sanırım bir daha öyle bir sorun ortaya çıkmaz..."

Bilenler bilir , ben de dillere destan bir koulrofobi mevcut.

Nedir koulrofobi ? Palyaçolardan korkmak. Bir mağaza açılışında ya da bir sirkte gördüğünüz ve güldüğünüz o kişiler benim gibi koulrofobi sahipleri için asla tebessüm kaynağı değiller.

Gelelim bu akşam yaşadıklarıma. Annemle birlikte bir AVM'ye gittik. Bakkaldan bozma yerlere AVM tabelası asıyorlar günümüzde. Bu öyle değil , yaşadığım şehirdeki en büyük 3 AVM'den biri. (Meraklısına not : AVM tabirini "Alışveriş Merkezi"nin kısaltması olarak kullanıyoruz)

AVM'den içeri yeni girmiştik ki uzaktan gördüm ben kırmızı kıyafetli ve kırmızı saçlı , lacivert ve yeşil ağırlıkta makyajı olan palyaçoyu. Onun bulunduğu tarafa gitmemek için çaba sarf ettim. Bir an geldi yanından geçmemiz gerekti. Etrafı kalabalık olduğundan ne mutlu ki birbirimizi görmemiştik.

Döndük , dolaştık . İşimizi bitirdik. Otoparka inmek için bindiğimiz yürüyen bantta arkamıza geldi. Yürüdü , yürüdü . Tam arkamızdaydı. Özür dileyerek yol istedi (mesai sesi ile. Yani palyaço olarak takındığı sesi devam ettirdi ve ter basmaya başladı beni) Yol verdim , bakmamak için büyük bir çaba sarf ettim. Uzaklaştı otoparkın içinde. Muhtemelen bir arabaya atladı ve gitti.

Vücudumun düzeni yavaş yavaş kendine gelirken arabaya bindik ve eve doğru yol almaya başladık. Tahminim AVM'den sonraki 5. trafik ışığında beklerken yan taraftan cama tıklanma sesi geldi. Haliyle insan o sese dönüp bakıyor...

Bakmaz olaydım ! Yukarıda bahsi geçen palyaço arkadaş bizi tanımış ve selam vermişti. Sanıyorum ki an itibari ile arabada sidik ya da kusmuk kokusu yoksa bunun tek sebebi adamın taktığı gözlük. Allahtan ki palyaço arkadaşın gözleri bozukmuş ve mesai saatleri dışında (mesai kıyafeti olsa bile) gözlük takıyormuş.

Şimdi ben arabanın makul kokusuna mı sevineyim yoksa kışın ortasında deliler gibi terlediğime mi üzüleyim...

Bilemedim.

Buradan bütün palyaço arkadaşlara sesleniyorum . (Evet , hepsiyle tek tek arkadaşlık yapabilirim , muhabbetin kralını çevirebiliriz. Yeter ki mesai kıyafetleri ile oturmasınlar yanımda)

Değerli palyaço arkadaşlar. Sizden feci halde tırsıyorum , beni kilitliyorsunuz , terliyorum ! ! ! Bu durumumdan haberdarsınız da bilerek mi yapıyorsunuz ulan (O kadar arkadaş dedim bir ulan lafına da bozulmayın artık) ! ! !

2011/12/12

Chuck ! ! !

Günün anlam ve önemi...
13 Aralık 2001'de hayat dediğimiz şeye gözlerini kapattı , bizi karanlık bir odada sivilceli halimizle bırakıp gitti... Büyümemize izin vermeden...
O , bir müzik akımının temelini oluşturmuştu. Death ! ! !
Belki de Control Denied ile müziği bambaşka yerlere taşıyacaktı...
Bunları göremedik.
Charles Michael Schuldiner ya da bilindik adıyla Chuck Schuldiner...
Toprağın da ışığın da bol olsun , huzur içinde uyu.

2011/12/08

8 Aralık

Dünyanın en önemli liman şehirlerinden biri olan Liverpool'da doğmuştu biri.
Diğeri ise Dallas isimli dizi ile akıllara kazınmış Teksas Eyaletine bağlı olan Arlington'da dünyaya gelmişti.

İkisi de müzik yaparak hayatlarına anlam katmak hevesindeydiler. Bu şekilde birçok kişinin hayatına anlam kattıkları su götürmez bir gerçek.

Biri doğduğunda diğeri 26 yaşındaydı.
Büyük olan dinleyebilseydi muhtemelen küçük olanın yaptığı müziği beğenmeyecekti.
Küçük olan ise yaptığı müziğin bayraktarlığını üstlenmişti.

Biri muhtemelen "o gün"e kadar hiç Mark David Chapman'ı hayatında hiç görmemişti.
Diğeri ise Nathan Gale'i ...

Hayatlarında görmemişlerdi ama ...
Hayatlarının sonunda gördüler .

Mark David Chapman , 8 Aralık 1980'de John Winston Lennon'ı New York'ta ; Nathan Gale ise 8 Aralık 2004'te Darrell Lance Abbott'u Ohio'da öldürdü.

İkisi de büyüktü. İkisinin de doğruları yanlışları vardı. İkisi de kendi grubunu bırakmıştı.
İkisi de 8 Aralıkta adi katiller tarafından öldürüldü.




"Dimebag" Darrell
John Lennon

























2011/12/05

Çığlık

Uzun uzun yazılabilir aslında...
Sivas'ta 1993 senesinde yaşananlar , ölenler , ölümden dönenler. Yakalananlar , yakalanamayanlar.
Zaman aşımı uygulanacak belki de...

Peki ya daha ergenlik sivilceleri suratını doldurmamış bir çocuğun yaşadıkları , hissettikleri .
Onun hüznü zaman aşımına uğrayacak mı?
O çocuk insanların yanarak - boğularak veya bir başka ifade ile linç edilerek ölmelerine üzülmüştü.
İnsanların ölmelerine üzülmüştü.

Şarkıda da denildiği gibi.
"Kardeş eli uzatana kan verene bakacak yüzümüz yok artık."

2011/12/03

Eflatun Çizgili Turuncu Kazak

Haydi bugün bir oyun oynayalım...

Gözünüzü kapatın. Ama sımsıkı kapatacaksınız , kaçamak bakışlar da yok.
Devamında evinizin içinde yürümeye çalışın . Oturduğunuz yerden kalkıp , mutfağa gidin . Önce bir adet limon çıkartın buzdolabından , ufak bir dilim kesin , bir bardak çay doldurun ve söz konusu ufak limon dilimini çayınızın içine atın. Sonra çayı dökmeden oturduğunuz yere kadar götürün.

Ya da başka bir oyun oynayalım.

Kulaklarınıza tıkaç takıp , ağzınızı açmadan bir AVM'ye gidin ve eflatun çizgili turuncu renkteki bir kazak almaya çalışın.Kazak bedeni M olacak. Eflatun çizgilerin kalınlığı 1 cm olacak , 30 derecelik açıyla kazağı soldan kesecek 4 adet eflatun çizgi.
Bu kazak tarifini duymadan ve üstelik konuşmadan yapacaksınız.

Tamam ... Onu da geçtim.
Mont bulun bir adet. Acil.
Kış mevsimi içinde olduğumuzdan (Güney Yarım Küre'ye selam olsun) montu kolaylıkla bulacağınızı düşünüyorum.
Giyin şimdi montu.
Tek elinizle fermuarı kapatın.

Ya da en iyisi bugünden başlayarak engellilere acıyarak bakmayın. Gidin muhabbet edin onlarla. Onların korkulacak bir yanı yok.
Bugünden başlayarak engelliler için ayırılmış park yerlerine park etmeyin , edenleri uyarın ve hatta şikayet edin. Sizin 5 dakikanız başkaları için 25 dakika anlamına gelebilir.
Bugünden itibaren engellerin toplu ulaşım araçlarına "binmemesi" gerektiğini savunan Yerel Yönetimlere baskı uygulayın.
Çok fazla "forward" e-posta tadı barındı bu yazıda... Ondan dolayı hemen noktayı koyuyorum .

Bugün Uluslararası Engelliler Günü ...
Farkında olun , fark yaratın ! ! !