2015/12/27

2000

Başlığa ve tarihe bakıp aldanmayın. Bu yeni yılın yaklaşmasıyla ilgili nostaljik bir 2000'ler yazısı değil... Futurizm'in simgesi halindeki 2000'ler bile nostaljik kalsa da bu başka bir yazının konusu olmalı elbette...

Yıl olarak 2000 değilse ne peki ?

Gelelim...

Tiyatroyu severim. Konya Devlet Tiyatrosu'nun 2000'lerdeki birçok oyununu defalarca izledim. Atinalı Timon oyununda saçılan altınlardan anı olarak almışlığım vardır. Bir arkadaşım 3. kez izlediğimiz Bürokratlar oyununda içilen viskinin gerçekten viski olduğunu test etmek için, arada sahneye çıkıp viskiyi tatmışlığı ve bardaktaki içeceğin viski olmamasının hüznünü yüzü vasıtasıyla anlatmışlığı da vardır...

Soyut Padişah oyununda "hünkar daha denemedi" sahnesinde "çift kaşarlı tost" yerine Soyut Padişah'ın "etliekmek" istediği gün de izledim oyunu...


Soyut Padişah... 

 

Ferhan Şensoy'un yazdığı, Ortaoyuncular ile sergilediği benim de hem VCD'den izlediğim hem de sahnede Konya Devlet Tiyatrosu yorumu ile izlediğim "küçüktüm, ufacıktım, hiç ilgim yok bu işlerle" diyemediğim güzel oyun...

Ferhan Şensoy... Birçok oyununu video kaset, vcd, dvd, internet gibi çeşitli mecralardan izlediğim, güzel yazan, güzel söyleyen güzel insan...

Birçok kere birçok oyununu izlemiş olsam da bir tek oyununu izlemek istemedim. Çünkü o oyunu ilk duyduğumda (senelerden çok sene evvel) oyunun gündeme göre değiştiğini, güncel gazetelerin yorumlandığını duymuştum... Büyülü bir şey.

Belki de televizyonlarda radyolarda herkes gazete okuyor, gündemi yorumluyordu. Ama bunu tiyatro sahnesinden bir tiyatrocunun yapması ilginçti. Üstelik dili de en az kalemi kadar sivri olan Ferhan Şensoy'un bunu yapması büyüye büyü katıyordu.

İzlemedim... İnat ettim, izlemedim...

Yaşadığım şehre 3-4 defa geldi oyun, gidemedim.

Ben onun yaşadığı şehre taşınınca karşıma çıktı...

Ferhangi Şeyler
2000. Oyun

Oyuna gitmekten başka şansım yoktu artık. Sabah bayramlık alınacak çocuğun uykusunun kaçtığı gibi, kaçtı gittim uykum. Sabah olunca gittim aldım biletimi, kavuştum bayramlığıma.

Oyun günü geldi çattı...

Gittim...

Güldüm, çok güldüm. Eğlendim de... İlk yarı bittiğinde bir sürü tanıdık yüz gördüm. Televizyondan tanıdığım yüzler bunlar...

Arkadaki teyzeler oyun esnasında Ferhan Şensoy için yaşlanmış demişlerdi... Evet, yaşlanmış...

Sadece o mu ?

O televizyondan gördüğüm birçok yüz de yaşlanmış. Çok yakınımda Televole'nin magazin programı olduğu dönemdeki sunucusu vardı. Melih Gümüşbıçak. Daha dün gencecik adamdı... Şimdi 40'lı yaşlarında...

Sonra düşündüm... Sanki ben Varsayalım İsmail'i izlediğim yaştayım. Sanki ben Pardon'u izlediğim yaştayım...

Yarı bitti, ışıklar söndü! Söndü... Işıklar sönünce cep telefonlarının ışıkları belli oldu. Hani stadyumlarda ışık şov yapıyorlar ya, bilerek isteyerek... 2-3 saniye kadar o ışık şovunun bilmeyerek ve istemeyerek haline eriştik hep beraber.

Işık şovu - Temsili

Derken oyunun ikinci yarısı başladı... Gazetelerin okunacağı, yorumlanacağı... Gazetecileri yıllardan beri esir tutulduğu bu coğrafyada gün itibari ile esir tutulan gazetecilerin haberini okuyup seyirciye dönerek, neden sorusunu sordu. Sonra kendisi yanıtladı... "İşlerini doğru yaptıkları için"

Sonra anlattı da anlattı... Yaşadığımız coğrafyadaki yaşadığımız olayları anlattı. Acıtıyordu gerçekler... Arada gülsek de yine de kaburgamız kırılmıştı, batıyordu gülerken...

Oyun bitti...

Biz onu alkışladık, o bizi...

Sonrasında izin istedi... Konuşmak istediğini ve oyun hakkında bilgi vermek istediğini dile getirdi.

Söz konusu coğrafyada söz konusu gazetecilerin gazetesindeki habere göre bize
“Hümeyra’nın kaza geçirmesi sonucu ‘İçinden Tramvay Geçen Şarkı’lar oyununu kaldırdık. İki hafta sonra, 1987 Mart’ta Şan Tiyatrosu’nda oynadığımız ‘Muzır Müzikal’ bittikten sonra değişik patlamalarla Şan Tiyatrosu’nda elektrik kontaklandı, cayır cayır yandı. Ortaoyuncular’ın ikinci perdesi de kapandı. Satılmış biletlerin iadesi zordu, Ortaoyuncular’ın da yeni bir oyun çıkarması gerekiyordu. Bunun da on gün içinde olması lazımdı. Ortada yazılmış bir oyun yoktu. Yangından sonra o gece ben uyumadım, sabaha karşı tek kişilik bir oyun oynamam gerektiğine karar verdim, çünkü prova yapamazdık. Ferhangi Şeyler ismini buldum, berisi gün de hemen bir fotoğrafımın altına el yazımla, kocaman Ferhangi Şeyler yazdım ve gişeye asıldı. Ferhangi Şeyler 7 Mart 1987’de perde açmak üzere ilan edildi. Kimse parasını istemedi, herkes biletlerini Ferhangi Şeyler’le değiştirdi. İzleyicimizle dayanıştık. Oyun, 270 kişi kapasiteli Küçük Sahne’de sandalye de eklenmesiyle 320 kişiye oynandı. Benim derdim sadece Ortaoyuncular’ın batmamasına uğraşmaktı. ‘Muzır Müzikal’nde elektrik kontaklanmasaydı Ferhangi Şeyler olmayacaktı, hepinize çok teşekkür ederim.” dedi...

1999'u kaçsa da 2000'de oradaydım...

Not: Dedim ya başta... Ferhangi Şeyler benim açımdan önemlidir, o günü barındırır sadece diye... İşte o yüzden ne gazete adı verdim, ne gazeteci... Belki 2500. oyun olacak başka gazeteler başka gazeteciler... Belki 2500. oyun olacak, her şey süt liman, "doğada sayısı gün geçtikçe artan caretta caretta" haberleri üstünden mizah yapmakta zorlanacak... Kısmet...