2011/02/27

Ne Sev Ne Terket

Umut Sarıkaya yazma metodlarını inceleyiş 1




Evde durduk yere boş boş oturuyordum. Daha kediye yem vermemiştim. Gerçi daha evde kedim bile yoktu . Üstelik kedilerden de nefret eden bir insanım. Oldum olası sevmem kedileri. Yıllarca muhabbet kuşu ile ilgilenmiş bir insanım ben. Belki de muhabbet insanı olmam bu yüzdendir. Ne diyordum. Evde boş boş oturuyordum ve olmayan kedimim olmayan mamasını hiç olmayan mama kabına daha boşaltmamıştım.

Sıkıntıdan ne yapacağını bilemeyen her insanın yapacağını yaptım. Televizyonu açtım. Başparmağımı sürekli olarak P+ tuşuna götürdüm getirdim götürdüm getirdim. Televizyonun hafızasında olan televizyonlar bitince başparmağım P- tuşuna da aynı şeyleri yaptı. Başparmağımın yapmış olduğu bu eylemler sayesinde ufaktan korkmaya başlamıştım ki “güzel yurdumuzu karış karış geziyoruz” cinsi bir programda bir kamyon arkasında yazan yazı dikkatimi çekti. “NE SEV NE TERKET”

O an dank etti içimde bulunduğum durum. Uzun yolda tek başımıza karşılaşabileceğimiz ihtimalini göze alarak sövemedim kamyoncuya. Ama içimdeki siniri bir yerlerden çıkartmalıydım. Hemen bir sigara yaktım sinirini duman eşliğinde çıkartıp rahatlayacağını sanan insanlar gibi. Olmadı tabi ki … Duman uçup havada Ubeyd Korbey şekli çiziyordu ; ama sinirim geçmiyordu.

“Madem öyle” dedim kendi kendime odanın ortasında sesli bir şekilde. Sigarayı söndürdüm , odanın o an için benim kestiremediğim bir noktasında olan telefonumu aradım taradım buldum en sonunda. Tekrar sigara söndürdüm – Telefon öyle garip bir yere saklanmış ki tekrar sigara yakmışım- ve telefon rehberine gelip 4 tuşuna bir kez bastım. 1-2 defa aşağıya indim ve en sonunda karşımda onun telefon numarası. O … Birbirimize sevgiliymiş gibi davrandığımız ama sevgili olamadığımız kendisi gibi beni de karmaşık ruh ve zihin hallerine sokan insan kişisi. Neyse. Aradım onu. Açtı. Biraz havadan sudan konuştuk. Sonrasında kamyon yazısından bahsettim. Belirli bir süre sustuk. Bu belirli süreyi önceden belirlememiştik lakin tahminim 47 saniye kadardı. Tahmin filan değil. Gözüm kolumdaki saate takılmıştı. 47 saniyenin sonunda ne anlatmak istediğimi anlamadığını anlattı. İşte dedim ve tonlamamla adeta noktalı virgül koyarak devam ettim. Senin durumunda o kamyon yazısı gibi. Ne seviyorsun ne de terk edebiliyorsun. Yalvarırım bir karar ver artık dedim. Nasıl yani dedi. Kaçmak istercesine nasıl yani dedi. “Ne nasıl yani” diyerek adeta “görüyorum ve arttırıyorum” diye rest çektim. Kimi terk etmemi istiyorsun dedi. O an beynim allak bullak oldu. Acaba diyordum sonrasında yok yok yok bee diye içimden geçiriyordum. Bu acaba ve yok yok savaşında yok yok galip geldi. Sevmeni istediğim kişiyi en azından terk etmeni istiyorum diye olabilecek en saykodelik cümleyi fırlattım attım adeta. O esnada öbür elim ve meşhur başparmağım yine göreve gitti. P+ tuşuna 1 kez V- tuşuna en az 4 kez bastım , derken tekrar P+ ve 11-12 kez yine V- tuşu. Bundan sonra parmak otomatik olarak P+’da kaldı eski hızıyla tak tak tak ses çıkartmaya devam etti. Malum saykodelik cümlenin üstüne verilmesi gereken en malum cevap geldi elbette. Sarhoş musun ?

Değilim ! ! !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.