10 Ekim 1998 ...
Daha dün gibi ama üstünden kaç ay , kaç yıl geçmiş gitmiş. 10 Ekim 1998’in önemi Almanya ile Bursa’da yapmış olduğumuz maç. O maç ki uzun süre alnı ak , boynu dik yürümemize sebep olmuştu milletçe.
İşin futbol veya sosyolojik boyutu elbette önemlidir. Lakin şimdi biraz daha özele inmek niyetindeyim.
10 Ekim 1998 akşamında evden yemeğimi mideme indirerek çıkmıştım. Evin kapısın kapatırken beyaz sweat shirt’ümü tek elimle hafifçe sıyırıp kemerime tutturduğum walkman’in play tuşuna bastım. Dolmuştan inene dek Pantera Official Live: 101 Proof albümü çaldı. Stop tuşuna bastığımda Serdar ile buluşmuştuk. (Dimebag’in ölümüne hiç girmeyelim)
Yaklaşık 10 dakika kadar yürüyüp maçı izleyeceğimiz mekana geldik. Serdar ve diğer arkadaşlarla maçın ilk yarısını izledik. Devre arasını bangır bangır ses ile izlettirilen reklamlar ve garip müzikler eşliğinde geçireceğime walkman’den radyo dinleyeyim dedim. Radyo 3’te bir konser kaydı. Parisienne Walkways çalıyor. Gitarist şarkıda uzattığı notayı o kadar çok uzattı ki millet stadyumda maç izler gibiyken ben de stadyumdaymışım gibi hissettim , ama bir farkla. Ben dtadyum konserindeydim sanki. O nota o kadar uzadı ki ben arkama tipik bir Japon Çizgi Film karakteri gibi ağzımı ve gözlerimi kocaman bir şekilde açmış olarak döndüm . Muhtemelen o halimi “Yeneceğiz olm” diye algıladı arkadaki arkadaşlarım. Ama öyle değildi işte.
Şarkı halen bitmemişti ki maç başladı. 20 saniye sonrasında şarkı bitti. Radyoyu kapatıp kulaklıkları çıkarttım. 25 dakika bekledim ve Bursa’dan gol haberi geldi. Maç bitti sevindik ve evlere dağıldık.
Almanya’yı devirip tarih yazmanın gazı yavaş yavaş geçtikçe aklıma hep o şarkı geliyordu. Maçın devre arasında dinlediğim hali. Acaba hangi konserde çalınmıştı? O kadar uzun muydu yoksa ben mi yanılıyorum ?!?
Bulamadım…
Youtube ve türevi internet siteleri çoğaldı. Derken bir pazar günü aklıma düştü yine. İnternette bulabildiğim bütün Parisienne Walkways şarkısının canlı kaydını dinledim. Aslında hepsini değil. Gary Moore’lu olanları.
Gary Moore…
Yaşıtlarım arasındaki insanlarının çoğunun ilk gitar kahramanı. Kaykaylı çocukların büyükçe bir kasetçaları bankta oturan adamın önüne zınk diye koyduğu Pop Saati’nde de ; Çikolata renkli şarkıcıların , yandan tutulan mikrofonların programı olan Müzik Yelpazesi’nde de çalınan ; mor ve mavinin en güzelinin olduğu klip şarkısı , hala birçoğunun efkar şarkısı Still Got The Blues’un yaratıcısı…
Gary Moore …
Şu an karşıma bir anda çıkıversen ardından söylenebilecek güzel şeyleri diğer insanlara bırakıp sana “O şarkının o kaydını hangi kayıttan hangi şartlarda dinleyebileceğimi” sorarım.
O an ölümsüzdü benim için…
İşte bu yüzden de Gary Moore da ölümsüz olacak.
Ta ki ben ölene kadar. Ben ölünce anılarım da ölecek.
İspanya’da uyurken , huzur içinde öldün.
Huzur içinde uyu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.