2022/07/02

2 Temmuz 1993

Doksan üç yılının mayıs ayında,  hayatımda ilk kez tek başıma konsere gitmiştim. Haftanın ilk günü, bir öğretmenimiz hafta sonu tatilimizi nasıl değerlendirdiğimizi sormuştu. Tek başıma bir konsere gittiğimi, öğrendiğinde memnuniyetsizliğini "biraz küçük değil misin?" cümlesi ile dile getirmişti.

"Biraz küçük değil misin?"

O yaştaki bir çocuk için iltifattı âdeta. Hemen hemen her çocuk gibi, bir anda büyüyüp, kocaman olmak o yaşlar için bir yergi ya da bir yargı cümlesi değil de bir iltifat.

Haftalar sonra ekran başında gördüğüm olaylar, küçük bir çocuk olduğum gerçeğini yüzüme vurdu.

Kısaca ben, yaşıtım milyonlarca insan gibi, her iki temmuzda hüzünlü bir çocuğum. Ne olanları aklım alır ne de öfkem diner.

Ne zaman ki suçu olan her kişi hukuki olarak cezasını alır, o zaman öfkem belki diner. 

Bütün bunlara ek; bir gün öfkem dinse bile yaşananları, kayıpları asla unutamam, unutturmayacağım.




--- ! ---




2022/01/19

Bir Askerlik Hatırası

Hayatta ilk kez uçağa binmek için Esenboğa'ya gitmiştim. Hatta hiç unutmam; belki bir daha uçağa binemem diye havalimanına gelmişken hazır bir mekâna girip kahve içmiştim. "Şu hayatta havalimanı tokatı da yedim, bu çentiği de attım." dedim. Hesapta kahveye ödediğim para ile o günü ölümsüzleştirmek vardı.

Ne yazık ki evdeki hesap çarşıya uymadı...

Uçaktan indiğimde hava o kadar sıcaktı ki yaptığım yolculuk, Esenboğa'dan Ercan'a değil de, kıştan bahara yapılan bir yolculuktu âdeta. Uçaktan inerken montum elimdeydi, yirminci adım gibi kapüşonlumu da çıkarttım. Üstümde tişört ve gömlek vardı, günlerden cuma, ayın on dokuzu, aylardan ocak.

Giriş işlemleri ile birlikte "şuraya geçin" dediler. Bekledik bir süre, yeterli sayıya erişilince bir otobüse bindirildik ve bir birliğe teslim edildik. Çeşitli isimler okundu, ismi okunan o birlikteydi, biz kaldık. Bekleyin dediler, bekledik. Hava çok güzeldi, âdeta yemenin-içmenin olmadığı bir piknikteydik.

Hayatının tamamını bozkırın ortasında geçirmiş benim için o an harikaydı. Ocaktı, sıcaktı, etrafta palmiyeler vardı. Daha ne olsun... Yemeğe götürdüler, yemek bitince kantinden çay aldık. Kantinde atari salonu atarisi vardı, jetonlu... Etrafı kalabalık olduğu için hangi oyun olduğunu göremedim.

Tek derdimiz telefon kalmıştı. On metre ötemizde telefon kartı ile çalışan telefon olsa da onu çalıştıracak kart kimsede yoktu. Oysa çantamda belki çalıştıracak bir makine bulurum umuduyla koyduğum, Kasım'da alınmış, Türk Telekom kartları vardı. Birinden "merhaba" diyecek kart buldum, dedim de.

Akşama doğru yağmur yağdı, hava biraz soğudu fakat üstümüzde tente olduğundan rahatımız yerindeydi. Yemeğe götürüldük, tekrar beklemeye koyulduk. Bizi alması gereken birlikler almaya gelmemiş, orada o gece misafir edilecektik. Son kez kantine gitmemize hak tanındı. Kantinde televizyon açıktı, üstelik bu sefer berbat müzikler çalmıyordu. Bir haber sunuluyordu. Tam olarak hangi kelimeler kullanılmıştı hatırlamıyorum ama özetle "Hrant Dink öldürüldü" haberiydi bu.

Keşke o gün, havalimamında ödediğim para ile ölümsüzleşseydi...