2011/02/27

Bir çocukluk hatırası

Yıllar önce Sözlük Marmara için yazılmış olduğundan sadece küçük harfler kullanılmıştır.

soğuk ve iç karartıcı bir pazar günüydü. ders çalışmak zorunda bırakılmıştım. belki de sırf bu yüzden beden ısım düşmüş , içim kararmıştı. lakin bir pazar günüydü diye hatırlıyorum...

dedem ölünce anneannem kışları soba yakamayacağı için şehir dışında -ama yine de başka bir şehirlerin içinde- yaşayan dayımın ve teyzemin yanına giderdi.

biz de o evi buzhane olarak kullanırdık. zeytinyağımız o evde bizi beklerdi . evdeki yağ bitince gider şişe şişe doldururduk.
güneşin pencereden girmediği odamda pineklerken annem kapıdan girdi odaya:
-yağ doldurulacak , gidiyoruz , hazırlan.

ben zaten hazırdım. ders çalışır numarası yapmaktan sıkılmıştım .

anneannemin evine ulaştığımızda annem ve babam mutfağa yağ doldurmak için girdiler. ben de ablamla oturma odasındaydım. televizyonu saran büyük örtüyü sıyırdık ve televizyonu açtık. iki dakika geçmişti ki canlı yayın yazısı ile izlediğimiz programı kestiler. o dönemler çok önemli birşey olmadan yayın kesilip canlı yayına aktarılması durumu çok da fazla olmazdı. şimdi adam (rte) burnundan tatak çıkartıyor , ağzından köpükler saçıyor diye  hemen hooop canlı yayın... o zamanlardan kalma alışkanlık canlı yayına geçildiğinde oturduğum yerden doğrulurum , heyecanlanırım.

ablamın bakış açısından o an kendimi görebilseydim muhtemelen gözleri kocaman açılmış kendimi görecektim.
abla biri ölmüş dedim...

televizyondaki bıyıklı adam ölüm haberini vermişti.
ölen sadece biri değildi...
normal bir ölüm değildi...

canlı yayınlardan korkar oldum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.